BİR KİTAP YAPMAYA niyetlendigim zaman, öncelikle, hem iyi fotoğraflarımı bir derleme haline getirerek fotoğrafseverlerle ve dostlarımla paylaşayım; hem de kendimle yüzleşeyim isterdim. Böylece, amatör bir uğras belgelenip baskalarının beğenisine sunulacak; benim için de, kendimi zorlayabileceğim bir iddia ortaya çıkmış olacaktı. Bu düşünceyle yola çıktım.
Sonra bu kitabın bir de teması olması gerektiğini düşündüm. Bir konuya odaklı fotoğraf çekmedigim için buna arşivime bakarak karar vermek istedim. Fotograflarda yerler ve yüzler ağırlıktaydı. "Yeryüzü;" fikri fena gözükmüyordu. Ama ortada bir sorun vardı; Her yerin bir yüzü maalesef yoktu. Bu "essiz" fikri bir dahaki seferligine rafa kaldırdım. Bir tema bulayim diye bir kelime oyununun peşinde vakit kaybetmiştim. Çıkacaksa, tema, yine fotoğrafların kendisinden ve fotoğrafa bakmaktan çıkacaktı. Kelimelerden değil. Yine en doğrusu, amatör ruhtaki çıplak gözün kendisiydi. Görmeye ve rastlamaya açık gözün. Belki de makinesiz olarak fotoğraf çekiyordum arşivimi tararken.
Kitap yapma fikrini geliştirirken karşılıklı sayfaların uyumu benim için hayli önemliydi. Bunu nasıl sağlarım, hangi fotoğraf hangisiyle yan yana durabilir diye fotoğrafları seyrederken, fotoğrafların eşlestiğini hatta sahnelerin aynı olduğunu keşfettim. Ve zorlamasız baktıkça, fotografların hiç birinin başgöz edilmediği kendi eşlerini yavaş yavaş bulduklarına tanık oldum.Tema ortaya çıkmıştı.
Yer, zaman, mekan farklılıkları olabilir, ama portreler, sahneler, ifadeler, kompozisyonlar birbirine denk düşebilir. Birbirinin aynası ya da negatifi olabilir. Aslinda değişen bir şey yok, görmek, göstermek istediğinizi karelediğinizde dünyanın neresinde olursanız olun ayrılıkları ama aslında aynılıkları yakalayabilirsiniz. 40 ayri ülkede çektiğim fotoğraflar o kadar kolay eşleşti ki... Bunların bazıları gayet bariz olmakla birlikte bazılarında ise, keşfedilmesi gereken bağlantılar var. Bakarken sıkılmayacağınız, ayrılıkların içinde aynılıkları keşfedeceğiniz bir serüven olmasını arzu ettim.
Bu karşılıklı bakışan sayfalar içinde sadece "konu" değil, fotografın doğasında olan ışık, renk, kompozisyon, ifade, perspektif ve bakış açısı gibi öğeler hem birbirlerine benziyor hem de karşılıklı olarak kendi farklarını daha da güzel ortaya çıkarıyorlardı. Türkiye'deki bir çocuğa Fas'ta; Fas'taki bir adama Hindistan'da; Hindistan'daki bir manzaraya Küba'da; Küba'daki bir detaya Asya'da; Asya'daki bir yapiya Avrupa'da rastladim. Bu kitap tüm bu rastlasmaların buluşması oldu. Hem aynı hem de ayrıydılar. Bir ara kitabın adının Buluşmalar olmasını düşündüysem bile, buluşmaların ayrıyken daha değerli olduğunu bildiğimden Aynı Ayrı olmasının daha anlamlı olduğuna karar verdim.
Eşleştirmeler bir yana, bütün fotoğrafların seçiminde kendim çekerken zevk aldığım, bakarken diğerlerine de hoş duygular verecek kareleri ayırmaya çalıştım. Zaman zaman izdüşümler, zıtlıklar ve renk uyumu kullandım. Dünyanin farklı yörelerinden farklı yerler ve yüzleri bulmaya çalıştım. Işık, kompozisyon, açı ve derinlik itibariyle ön plana çıkan, dolayısıyla "iyi fotoğraf" niteliği taşıdığını düşündükklerimi, özellikle tercih ettim. Bir de, doğal olarak, kendi yaşamımdan kesitler olsun istedim. Kısaca, yaşamın çeşitliliğini yansıtan kareleri bir araya getirmeye çalıştım. Bu çeşitlilik içinde birbirinden konu, tarz, teknik ve yorumda farklı fotoğraflar göreceksiniz.
Ayrıca, bu kitap projesi ile kitaba bakanlara aktarmak istediğim, benim için fotoğraf uğraşı ile özdeş tuttuğum, "anların" bir şekilde sevilip yaşanabilmesi. O hep söylenilen, hayatın film şeridi gibi insanin gözünün önünden geçmesi kaçl; karedir? Sayılabilir mi? Kaç; andır zihinde kalan? Anların kalıcılığını sağlamak ve onlara tekrar uzanıp mutlu olabilmek benim için o ani karelemek ile eş.
Yogun çalışma hayatı içinde bir sanayici ve yönetici olarak insanin kendine nasıl bir güzellik yaratabileceğini göstermek ve özendirmek de bir başka amacım. Gözetmeye çalıştığım hayat felsefesi içinde aile, sanat, spor, sosyal sorumluluk ve iş yaşamından oluşan bir buket ile yaşamın her kesitinden tad alarak "tüm bir yaşama" ulaşabilme gayretimde fotoğrafın özel bir yeri var. Beni en çok dinlendiren, her şeyi unutturup, nefes almayacak kadar beni odaklayan an, o fotoğrafı çektigim an. İşte o yer, insan, bina, bulut, dağ; işte o her ne ise, o an benim oluyor, sonsuza kadar.
Şimdi de, bu kitabın kapaklarının içinde gözüm arkada kalmadan sizlere teslim etme cesaretini gösterdigim "anlarım" için yeni bir hayat başlamış oluyor.